İngiltere basınında geçen hafta Başbakan Starmer’in ülkenin savunma bütçesinde soğuk savaşın bitişinden bu yana en yüksek artışı yapacaklarına dair açıklamaları gündemin en önemli başlığıydı. Muhalefet Lideri Kemi Badenoch’un İngiltere’nin ulusal güvenliğini korumak için değişim gerektiği yönündeki konuşması da politik gündemin önemli bir diğer konusu idi. Financial Times gazetesi Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak girişimlerinin yanısıra Türkiye’de çok farklı kesimleri aynı anda hedef alan bir baskı ortamı olduğunu yazdı. Suriye’deki Kürtler için savaşın hala devam ettiğine ve Türkiye destekli güçlerin saldırılarının bölgedeki yansımalarına dair farklı haberler BBC ve The Guardian’da yer aldı.
'Starmer popülist baskılara boyun eğdi'
Başbakan Keir Starmer salı günü parlamentoda yaptığı konuşmada, hükümetin savunma harcamalarını 2027 yılına kadar GSYH'nin yüzde 2.5'ine çıkaracağını (halihazırda GSYH’nin yüzde 2.3’ü) ve bir sonraki parlamento döneminde de bu oranı yüzde 3'e yükseltmeyi planladığını söyledi.
Starmer’in “hiç memnun olmayarak” yaptığını söylediği “bu son derece zor” tercih, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana İngiltere’nin savunma harcamalarındaki en büyük artışa işaret ediyor.
Başbakan’ın açıklamasına göre savunma bütçesi için öngörülen ek finansman İşçi Partisi'nin seçim beyannamesinde “İngiltere'nin uluslararası kalkınma konusundaki itibarını yeniden inşa etme” taahhüdüne rağmen, doğrudan ülkenin uluslararası yardım bütçesinden yapılacak kesintilerle karşılanacak.
Starmer'ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinden iki gün önce yaptığı açıklamalar, Başbakan’ın ABD ile ilişkilerini yoluna koymaya yönelik bir hamle olarak değerlendirildi: “Starmer'ın askeri harcamalardaki artışın tamamını, İngiltere'nin dünyanın en yoksul ülkelerine yaptığı yardımları kısarak finanse etme kararı Trump 2.0'dan önce düşünülemezdi.”
Hükümetin, bu kararıyla uluslararası yardımlar konusunda Muhafazakar Parti iktidarlarının bile gerisine düşeceğinin belirtildiği haberlerde yardım fonlarının her zamankinden daha önemli hale geldiği; yardımların kısılması halinde milyonlarca insanın hayatının tehlikeye gireceği ve bunun da çok kapsamlı sonuçları olacağı yönünde uyarılara yer veriliyor. “Popülist baskılara” boyun eğmekle suçlanan Starmer’ın bu kararının İngiltere’nin “yumuşak gücü”nden taviz verilmesi anlamına geldiği ve çok yanlış bir “ekonomi politikası” olduğu vurgulanıyor.
Muhafazakar Parti iktidarında uluslararası kalkınmadan sorumlu bakan olarak görev yapan Andrew Mitchell, savunma harcamalarını artırmak için uluslararası yardım bütçesinde kesintiye gidilmesinin İngiltere’nin güvenlik politikalarına zarar vereceğini söylüyor. Savunma harcamalarını arttırmanın doğru olduğunu söyleyen Mitchell “ancak bunu Birleşik Krallık için sağlık ve güvenlik riskleri pahasına, dünyanın en yoksullarının sırtından yapmak bariz şekilde yanlıştır” diyor. Mitchell, “göçle mücadeleye”, salgın hastalıkların kontrolüne ya da silahlı çatışmalara erken aşamalarda müdahale edilmesine katkı sunduğunu belirttiği yardımların kesilmesinin “öngörüsüz” bir politika tercihi olduğunu belirtiyor.
Mitchell ayrıca İngiltere'nin uluslararası arenada boş bırakacağı bu alanın Çin ve Rusya tarafından doldurulacağını belirterek şöyle diyor: “Bu İngiltere’yi daha az güvenli bir yer haline getirecektir.”
İngiltere’nin halihazırda Avrupa'daki en yüksek askeri harcamayı yaptığına dikkat çeken Savaşı Durdurun Koalisyonu’ndan Lindsey German ise “Ordu için daha fazla harcama yapılması yönündeki talepler savunulamaz.” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor “Dünya çapında silahlanma harcamalarındaki artış dünyayı daha güvenli ya da emniyetli hale getirmedi, aksine tüm ülkelerin işçi sınıfının kaybeden olacağı bir silahlanma yarışını kızıştırdı. (…) Starmer hükümeti bu harcamaları finanse etmek için mali kuralları esnetecek, ancak çökmekte olan kamu hizmetlerini finanse etmek (…) için hiçbir şey yapmıyor.”
İngiltere’nin Ukrayna'daki “başarısız” savaş politikalarının söz konusu silahlanma sürecini körüklediğini ve bir İşçi Partisi hükümetinin Avrupa'da buna öncülük etmesinin utanç verici olduğunu belirten German, ayrıca nükleer savaş tehlikesinin hala devam ettiğine dikkat çekerek “Bizim savaşa değil barışa ihtiyacımız var.” diyor. (Not: Lindsey German bu açıklamayı Starmer’in savunma bütçesini artıracağına dair parlamento konuşmasından önce İşçi Partisi’nin İskoçya Konferansı sonrasında yapmıştı.)
Badenoch: 'İnsan hakları sözleşmesinden çekilebiliriz'
Muhafazakar Parti lideri Kemi Badenoch, Policy Exchange isimli (Muhazafakar Parti üzerinde ciddi nüfuza sahip) bir düşünce kuruluşunun düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada hükümetin dış politika çerçevesinin güncelliğini yitirdiğini söyledi.
Dünyanın değiştiğini ve bu duruma hazırlıksız yakalanan İngiltere’nin artık gerçeği kabul etmesi gerektiğini belirten Badenoch şunları söyledi: “Her birkaç on yılda bir dünya değişiyor. Demir Perde indi. Berlin Duvarı yıkıldı. 11 Eylül oldu. Ukrayna işgal edildi. Bugün gerçekçi olmalı ve başka bir değişim çağında olduğumuzu kabul etmeliyiz; ulus devletlerin nasıl etkileşime girdiğini, savunmamıza ne kadar odaklanmamız gerektiğini ve jeopolitiğin nasıl işlediğini yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. (…) İngiltere’yi korumak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Bu sadece nükleer caydırıcılığımız anlamına gelmiyor. Aynı zamanda, ülkemizin kritik altyapısını koruma becerisi anlamına da geliyor. Bu, Avrupa'da, NATO liderliğindeki caydırıcılığa anlamlı bir şekilde katkıda bulunmak için gereken kabiliyete sahip olmak anlamına geliyor.”
Muhafazakar lider Badenoch ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) “İngiltere hükümetlerinin ülkenin ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmesini engellemeye devam etmesi halinde”, İngiltere’nin anlaşmadan “muhtemelen ayrılmak zorunda kalacağını” söyledi. Badenoch ayrıca uluslararası mahkemelerin insani yardım kuruluşları ve benzeri örgütler tarafından “aktivist bir siyasi gündemi perçinlemek için” kullanıldığı yönündeki görüşünü yineledi.
'Erdoğan’ın baskıyı artırıyor: Astrolog bile tutuklu'
Financial Times gazetesinde Türkiye’de artan siyasi baskıya ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan soruşturmalara dikkat çekilen bir haber yer aldı.
Haberde “Türkiye’de muhalefetin en önemli figürü” İmamoğlu’na yönelik üst üste açılan soruşturmaların, Tayyip Erdoğan’ın rakiplerini etkisiz hale getirme çabasının bir parçası olarak görüldüğü ifade ediliyor. Yazıda ayrıca sol görüşlü ve sağcı politikacıların yanısıra gazetecileri, akademisyenleri ve “hatta seçim tahminleri yapan bir astroloğu bile” kapsayan Türkiye’deki son dönemdeki gözaltı ve tutuklamaların, AKP iktidarında yaşanan “en ağır siyasi baskı dönemlerini” hatırlattığı ve bunun da “Erdoğan’ın rakiplerine boyun eğmeye” hiç niyeti olmadığını gösterdiği vurgulanıyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için milliyetçilerin, Kürtlerin ve solcuların desteğini arkasına alan İmamoğlu’nun hapis cezası ve siyasi yasak ile karşı karşıya olduğu belirtilen haberde bu sürecin Erdoğan’ın anketlerde muhalefet adayının gerisinde kaldığı bir döneme denk geldiğine işaret ediliyor.
'Suriye’de Kürtler hala savaşıyor'
BBC‘de Farsça Servisi muhabiri Jiyar Gol imzasıyla yayınlanan “’Hala savaştayız’: Suriye'nin Kürtleri Esad'ın düşüşünden aylar sonra Türkiye ile savaşıyor” başlıklı haberde Suriyeli Kürtlerin, on yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşın yanı sıra, kuzey komşuları Türkiye ile savaşmaya devam ettiği ifade ediliyor.
Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG), Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD’e karşı zafer kazandığı ancak bunun kalıcı bir barışa yol açmadığı belirtilen haberde, Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) (eski adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)- Türkiye destekli isyancı gruplar), Fırat Nehri'nin batısındaki toprakları SDG'den almak için yeni bir saldırı başlattığı aktarılıyor.
Türkiye’nin silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve savaş uçaklarıyla, bölgedeki SDG mevzilerini ve ikmal yollarını hedef aldığı ve bu saldırılarda sivillerin bile vurulduğu belirtilen haberde ayrıca İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün, Türkiye-SMO koalisyonunun Kürt Kızılay'ına ait bir ambulansı vurduğu bir saldırıyı savaş suçu olarak nitelendirdiği ifade ediliyor.
Haberde Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın “Türkiye'nin sivillere ve kritik altyapıya yönelik saldırılara karıştığını iddia eden haberlerin gerçeği yansıtmadığı” ve SDG'nin sivilleri “canlı kalkan” olarak kullandığına dair BBC’ye yaptığı açıklamaya da yer veriliyor.
The Guardian gazetesinde de geçtiğimiz hafta bu konu hakkında “’Suriye'nin bir parçasıyız’: Kürtlerin öncülüğündeki SDG, Esad sonrası gelecekte yer almak için savaşıyor” başlığıyla bir haber yayınlandı. (Haber 21 Şubat 2025’te “SİHA’lar tepemizde geziyor: Kürtlerin öncülüğündeki SDG Suriye'de hayatta kalma mücadelesi veriyor” başlığını taşıyordu.) William Christou imzalı haberde, Kobani çevresinde Türkiye’nin düzenli hava saldırıları olduğu, halkın alışveriş yaptığı sokakların üstüne SİHA’lardan korunmak için metal saç kaplamalar yerleştirildiği ve “yaklaşan Türk işgali ihtimali”nin tedirgin edici bir hava yarattığı ifade ediliyor.