Eğitim raporu neler anlatıyor

Eğitimle ilgili meseleleri siyaset üstü bir yaklaşımla ele alan TEDMEM, 2024 Eğitim Değerlendirme Raporu’nu yayımladı. “2024 yılında ülkemizde eğitimle ilgili neler yaşandı?” sorusuna kapsamlı bir yanıt veren rapor eğitim sistemini küresel bir perspektiften ele alıyor. Eğitimin yalnızca bireylerin yaşamlarını değil, bir ülkenin ekonomik ve sosyal istikbalini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olması nedeniyle sizlerle bugün raporun dikkati çeken bölümlerini paylaşacağım:

FİNLANDİYA, NORVEÇ VE İSVEÇ’TE EĞİTİM KAMU TARAFINDAN FİNANSE EDİLİYOR

- Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en düşük harcama yapan ikinci ülke.

- OECD ortalamasında öğrenci başına yıllık harcama 14 bin 209 dolar iken, Türkiye’de bu rakam sadece 5 bin 425 dolar. 

- OECD ülkelerinde temel eğitimin yüzde 93.3’ü kamu kaynaklarıyla finanse edilirken, Türkiye’de bu oran yalnızca yüzde 76.6. Finlandiya, Norveç ve İsveç gibi ülkelerde ise eğitim tamamen kamu tarafından finanse edilmekte.

- MEB bütçesinin yüzde 81.1’i personel ve SGK giderlerine ayrılmış. Zorunlu harcamalar dışındaki eğitim-öğretim faaliyetleri için ayrılabilecek kaynaklar çok sınırlı ve MEB bütçesinin yalnızca yüzde 19’unu oluşturuyor. 

OECD’YE GÖRE EĞİTİM MALİYETİNİ EN ÇOK HANE HALKI ÜSTLENİYOR

- Türkiye’de temel eğitim ve ortaöğretimde hane halkının üstlendiği eğitim maliyeti OECD ortalamasından yüksek.

- Türkiye’de temel eğitim harcamalarının yüzde 18.8’i hane halkı tarafından karşılanırken, OECD ortalaması yüzde 5.3.

- Türkiye’de ortaöğretim harcamalarının yüzde 18.3’ü hane halkı tarafından karşılanırken, OECD ortalaması yüzde 7.1.

- Türkiye’de eğitim finansmanında hane halklarına düşen yük, Avrupa İstatistik Ofisi’nin Ocak 2025 verilerine göre yüzde 99.9’a ulaşan yıllık eğitim enflasyonu (eğitim harcamalarındaki yıllık fiyat artışı) ile daha da derinleşti.

OKUL DIŞI KALAN ÇOCUKLAR

- Türkiye’de 612 bin 814 çocuk zorunlu eğitimde olmasına rağmen okulda değil.

- Bu sayı, bir önceki yıla göre yüzde 38.4 artış göstererek, son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Rapordaki bu verilerden yola çıkarak, eğitim harcamalarının öğrenciyi öncelikleyen şekilde yeniden ele alınması gerekiyor. Diğer yandan hem dünya hem de Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri gözönünde bulundurursak, bu yükün hane halkından çok devlet tarafından üstlenilmesi gerektiğine şüphe yok. Bunu yaparken de temel hedefin mutlaka çağa uygun ve kaliteli bir eğitim sürecinin belirlenmesine dikkat edilmesi gerekiyor. Bu nedenle raporun öneriler bölümüne de yer vermek isterim:

EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN ÖNERİLER

- Eğitim finansmanında sürdürülebilir modeller oluşturmak,

- Fırsat eşitliğini güçlendirmek,

- Politikaların odağına “nicelik” yerine “nitelik” kavramını koymak,

- Bilim eğitimini stratejik öncelik haline getirmek,

- Eğitim ile işgücü piyasası arasındaki uyumu artırmak,

- Bütüncül, uzun vadeli ve veri temelli eğitim politikaları geliştirmek bu yolda atılacak kritik adımlar.

- Küresel dinamiklerin hızla değiştiği günümüzde Türkiye’nin sahip olduğu büyüme potansiyelini heba etme gibi bir lüksü bulunmuyor.

Raporda Harvard Üniversitesi uluslararası kalkınma merkezinin ekonomik kompleksite görünüm endeksine 2022 yılına göre, Türkiye’nin yüksek katma değerli üretime geçiş potansiyeli açısından dünya sıralamasında 1. sırada yer aldığı belirtiliyor. Ardından da “Gerekli dönüşümleri gerçekleştirdiği takdirde, küresel rekabet gücünü artırarak ekonomik sıçrama yapabilecek kapasiteye sahip olduğumuz ortadadır” tespiti yapılıyor. Tabii bunun gerçekleşmesi için en kritik faktör eğitim. Japonya, Güney Kore, Singapur ve İsviçre gibi yüksek ekonomik kompleksiteye sahip ülkelerin, eğitim sistemlerine yaptıkları uzun vadeli yatırımlarla başarıya ulaştıkları unutulmamalıdır.

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE AKTÖR OLMAK

Genç nüfusu, son yıllarda teknoloji alanına yaptığı yatırımlarla Türkiye büyük bir potansiyele sahip. Gençlerin eğitimde doğru yönlendirilmesi, sonrasında da desteklenmeleri önemli. Türkiye’nin elindeki potansiyeli tam kapasite ve doğru bir şekilde kullanmasıyla nasıl büyük bir güce dönüşebileceğini öngörmemek mümkün değil. En dikkat çeken örnek geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşandı.

YENİ NESİL YÜZ TANIMA VE MOBİL SÜRÜMÜNE ABD’DEN İKİ ÖDÜL

Üç Türk geliştirdikleri iki yeni nesil yüz tanıma cihazı ve mobil sürümü ile güvenlik teknolojileri alanında dünyada hayata geçirilen standart uygulamaların birçoğunu yönlendiren SIA (Security Industry Association) tarafından düzenlenen ISC West fuarında iki ödül birden aldı. Ones Teknoloji 38 kişilik jürinin 33 farklı ürün ve hizmet kategorisini değerlendirdiği alanda öne çıkmayı başardı. Sektörde bir ilke imza atan mühendisleri kutluyorum. Diğer yandan ABD’nin yeni vergi uygulamaları ile dünyaya ihraç edilecek ürünlerin artık daha rekabetçi ve yenilikçi olması gerekiyor. Bu nedenle söz konusu ürünlerin ve ödülün tüm girişimcilere kapı açmasını dilerim.