Sanat, doğa ve kadın, Feryal Bayram’ın yaratıcı dünyasında buluştu. Gelin Feryal Bayram’ı gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşi ile tanıyalım…
Sanat, bazen bir gözlemin ürünü, bazen de içsel bir yolculuğun yansımasıdır. Grafik tasarımcı ve dijital manipülasyon sanatçısı Feryal Bayram da, doğaya ve insana duyduğu derin sevgiyle, sanatını kendine özgü bir yorumla buluşturuyor. Van’da doğup büyüyen, ardından İstanbul’da profesyonel kariyerine yön veren Bayram, cesur bir kararla doğanın içinde, kendi çizgisini yaratmaya karar vermiş. Şimdi ise estetikle harmanlanmış eserleriyle adından söz ettiriyor. Kadın, doğa ve hayvan figürlerini işlerine ustalıkla yansıtan sanatçıyla, ilham kaynaklarını, üretim sürecini ve sanata dair bakış açısını konuştuk.
***Tanınan bir sanatçı olma yolunda hızla ilerleyen Feryal Bayram kimdir? Sizi henüz tanımayanlar için biraz kendinizden bahseder misiniz?
İçinde bitmek bilmeyen bir üretme arzusu ve biraz da çocuklukta içinde bulunduğu dönemin getirdiği yokluklar nedeniyle sürekli arayış içinde olan ve arayışı senelerdir hiç bitmemiş, sona ulaşmamış olan, bunu da her aşamada işine yansıtan bir grafik tasarımcı Feryal Bayram.
Van’da doğup, üniversite hayatına kadar orada büyüyen, sonsuz sevgisiyle besleyen bir annenin ve sonsuz güvenle her daim arkamda duran bir babanın dördüncü ve en son çocuğuyum. Amcaların, halaların, kuzenlerin bolca olduğu, kitap okumanın, kendini geliştirmenin, üretmenin sürekli vurgulandığı, o dönemin tüm siyasi ve coğrafi zorluklarına rağmen hayata her zaman pozitif bakmanın öğretildiği, güler yüzlü, kalabalık bir ailede büyüdüm. Daha sonrasında üniversite ve iş hayatıma İstanbul’da devam ettim. Tanınmış bir ayakkabı markasında iyi bir kariyerle çalıştığım yıllarda ise ani bir kararla tüm sahip olduklarımdan vazgeçip, Samanlı Dağları eteklerinde doğayla iç içe sakin bir hayat yaşamayı tercih ederek şu anki iş hayatıma da ilk adımı atmış oldum.
Çalışmanın ve üretmenin insana kattığı güzelliklerin değerini bilen biri olarak, aşkla çalışmaya devam ediyorum.
***Dijital manipülasyon sanatına başlarken esin kaynağınız neydi?
İçimdeki bitmek bilmeyen doğa aşkı ve kişilerle nesneleri çözümleme merakı, sanırım meslek hayatımın ilk esin kaynağıydı. İçimdeki bu kaynağa ek olarak, lise hayatına kadar daha çok içe dönük bir yaşam tarzı sayesinde iyi gözlemci olma özelliğim ile, sokakta yürürken bile rastgele değil, bakarak, benzeterek, çözümleyerek görünmeyen birçok şeyin aslında neleri çağrıştırabileceğini düşünerek yürümüş ve büyümüş olmam, esin kaynağımı daha da beslemiş oldu. Bu unsurlar birleşip, bu sanat dalında keyifle üretmemi sağladı.
***Çalışmalarınızı nerede gerçekleştiriyorsunuz?
Tüm alışveriş sitelerinin birkaç site altında toplandığı ve satışlarını oradan yaptığı bir ekonomi içinde, şu anda www.hediyeposter.com isimli alışveriş sitemle hiçbir yere bağlı olmaksızın butik olarak hizmet veriyorum. Bunun dışında yurt dışı satış siteleri için özel siparişler alıyorum. Bilgisayarımı taşıyabildiğim her yerde çalışabilmenin avantajıyla, tasarımlarımı doğa içinde, doğaya olan sevgimden ödün vermeden gerçekleştirebiliyorum.
***Eserlerinizi üretirken nelerden ilham alıyorsunuz? Nelere vurgu yapıyorsunuz? Daha çok hangi tema ve tarzda eserler üretiyorsunuz?
Şu bir gerçek ki, bir şeyde estetik olmadığında, onda muhakkak bir eksiklik vardır. Çünkü insanın temel güdüsü, sıkıcı olanı ilginç olana çevirmektir. Estetik, bu anlamda hayatımızın kaçınılmaz bir güzelliği. Portre tasarlarken en önemli kriterim, estetik bir çalışma yapmak oluyor.
Estetik konusunu en güzel yansıtan iki kaynağım ise kadın ve doğa… Doğadaki her bir yaprak tanesini ayrı ayrı incelemek, sabahlara kadar bir ağaca göz dikip hayal gücümde onu bin bir şekle sokmak, elime geçen bir kese kağıdından tablo yapmak… Ve tasarlarken bunları bütünleştirip, yaşamın ta kendisini tuvallerime yansıtmak… Bu anlamda, kadın, doğa ve hayvanları birçok tasarımımda görebilirsiniz. Tasarlarken insanlarla hayvanları harmanlamayı, doğanın bütünlüğünü hissettirmeyi seviyorum. Hatta bazen bu konuyu fazla abarttığımı da düşünüyorum. Ama Yaşar Kemal’in dediği gibi, ben doğayı abartmıyorum, doğa zaten kendinden abartılı.
Tarz olarak ise, alışkanlıklardan uzak bir tarzda çalışmayı, yaşam döngüsünü daha özgür ve sonsuz çizgilere dönüştürmeyi seviyorum. Bu dönüşümleri yaparken ise asla bir tarza bağlı kalmıyorum.
***İşinizle ilgili olarak ne gibi zorluk ya da engellerle karşılaşıyorsunuz?
Çalışmalarımda foto manipülasyon tekniğini kullanarak portreler tasarlıyorum. Bu teknik, dikkat çekici unsurları sayesinde reklamcılık ve grafik alanında çok sık kullanılan bir yöntem. Ancak portre tasarımı konusunda ülkemizde henüz çok fazla kişi yok.
Portre tasarlamak, yüz ile oynandığı için çok keyifli görünse de biraz da riskli bir durum. İnsanlar başkalarında izlemeyi seviyorlar fakat kendilerine uygulandığında biraz garipseyebiliyorlar. O yüzden tasarlamak, fikir bulmaktan önce karşınızdaki insanın tam olarak ne istediğini çözümlemenizi gerektiriyor.
Bunun dışında, bu ülkede kadın olarak bir şeyler üretmeye çalışmak da önemli engellerden biri. Çünkü her şekilde yanlış anlaşılma ihtimaliniz oluyor ve siz üretmeye çalışırken bir de çok farklı konularla savaş vermek zorunda kalıyorsunuz. Ama kararlı davranınca aşılmayacak bir engel olduğunu düşünmüyorum.
***Bugüne kadar kişisel kaç sergi açtınız ya da karma sergilerde yer aldınız mı?
“Alışılmamışı Yakalamış Kadınlar” isimli bir kişisel sergim dışında birkaç tane gerek İzmit konulu, gerekse yine kadın ve doğa temalı karma sergilerim oldu.
Ancak, ülkemizde sanata bakış açısı çok aşırı iki uç arasında gidip geliyor. Genel olarak sanattan uzak bir toplumuz. Bu yüzden aylarca emek harcayacağım ve emeğin karşılığını maalesef bulamayacağını düşündüğüm kişisel sergiler açmak yerine, sosyal medya üzerinden sanal bir sergi tadında olan galerime emek vermeyi tercih ediyorum.
***Yüzlerce eser ürettiniz, en çok keyif aldığınız ya da en beğendiğiniz eser hangisiydi?
Sanatın doğasında dönüştürmek gibi güzel bir olgu var. Bu anlamda aldığım keyfi tek bir esere yükleyemem. Ama gerçek ile hayal gücünün harmanlandığı eserlerin bendeki tadı başka.
***Gerçekleşmediği için içinizde ukde kalan bir proje ya da çalışma var mı? Sıradaki hayalleriniz neler?
Sanatın hayatın tam içinde olduğu bir ülke hayalim var. Kendi adıma ise tüm eserlerimi bir hikâye içinde sergileyebileceğim, insanları bambaşka bir dünyada hissettirecek bir görsel şölen sunmak istiyorum. İsmi de “Feryal Harikalar Diyarında” olacak! Yapay zekânın geldiği noktayı görünce, bu hayalimin artık çok da uzak olmadığını hissediyorum.