Fırtınada kırılmış bir dal: Sabahattin Ali - Diken

H. AYHAN TİNİN

Sanat da var / Tiyatro

[email protected]

Son dönemde neredeyse hepsi birbirine benzeyen, bireysel varoluşsal meseleleri üzerine yazılmış oyunlardan sonra, kendine benzeyen bir tiyatro oyunuyla karşılaştık: ‘Sabahattin Ali, Yol ve Ötesi’.

Yeditepe İstanbul Oyuncuları’nın sergilediği oyun İstanbul’un iki yakasında çeşitli sahnelerde oynanmaya devam ettiği gibi, yakın dönemde turneleriyle Anadolu seyircisiyle de buluşacak.

Erken veda etmiş değerli yazarın kısa ve yaşanamamış hayat öyküsünü, en çok YKY’ndan çıkan Filiz Hiç Üzülmesin kitabıyla sevmiştim. Kızının gözünden Sabahattin Ali’yi anlatıyordu…

Zor iş

Sabahattin Ali üzerine oyun yazmak zor bir iş; çünkü meraklısı bütün hikâyeyi biliyor! O halde nasıl yazar ve nasıl sahnelerseniz, bu oyun seyirciye ayakta alkışlatır kendini?

Yazar ve Yönetmen Erkan Çelikkol bu meseleyi çözmüş, tabii metne sahnede can veren oyuncuları da unutmamak gerek. Oyun Sabahattin Ali’nin son iki gününü anlatan bir kurgu…

Gözaltı, aşk ve kadınlar, kamyonet (en zararlısından) düşünceler/yazılar/fikirler, ıssız bir orman, bilinmeyen bir ölüm, adresi olmayan bir mezar…

Oyun metni bu kavramlar arasında birinden diğerine geçerek, seyircinin merakını diri tuttuğu gibi, dramatik yapıyı ileri taşıyan diyaloglarıyla, bilinen finali heyecanla bekletmeyi başarıyor. Kazanılan ödül de bunun göstergesi…

Oyunda canlı müzik kullanılması son derece yerinde bir seçim olmuş. Dengin Ceyhan’ın seyircinin duygusal zihnini usul usul tetikleyen piyano tuşları, oyunun zaman zaman sertleştiğinde tıkanan nefesimizin salıverilmesini sağlıyor.

İşbirlikçi kamyon şoförü Ali Ertekin karakterinde yılların deneyimli oyuncusu Orhan Aydın; pamuk gibi yumuşacık oyunculuğuyla bütün oyunu sürüklüyor.

Sabahattin Ali’yi oynayan Cansu Fırıncı’nın sarkastik yorumu, kaderinin ve yazdıklarının acılığına rağmen hayata gülümseyen, aşk dolu gözlerle bakan bir aydını, adının çevresindeki yalanlardan temizleyerek seyirciye doyasıya sevdiriyor.

Sabahattin Ali’nin hayatında ünlü Nahit hanımdan (Meraklısı Orhan Veli’den iyi tanır) başlayıp eşi Aliye hanıma uzanan gönül galerisinde kimin seçileceği yazar için de zor bir an olsa gerek.

Bunu tek bir karaktere indirgeyerek meseleyi çözen metinde, Sabahattin Ali’nin aşklarını sembolize eden kadını Pınar Demiral canlandırıyor… Gerek veda sahnesinde gerekse sağ arkada kurulu platformda oynarken, her duyguyu seyirciye ulaştırmayı başarıyor.

Gelelim işkenceciler Onur Çoşkun ve Mehmet Okuroğlu’na. Oyunu izlediğiniz zaman siz de benim gibi bu iki karaktere karşı öfkeyle dolacaksınız ihtimal ki; bu da işlerini ne kadar iyi yaptıklarının kanıtı!

İki açıdan çok kıymetli

Bu oyunun iki açıdan çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. İlk nedenimizi yukarıdaki satırlarda açıkladık. Namuslu bir oyun, iyi tiyatro, estetik bir kaygı içinde sözünü söylüyor.

Diğer neden ise Sabahattin Ali gibi uzun yıllar unutulmuş bir aydını yeni kuşaklara tanıtma gerekliliği… Neyse ki iki üç sezondur farklı yorumlar ve sahnelerde ülkemizin bu değerli aydınını genç kuşakların biraz daha merak etmesini sağlayabiliyoruz.

Sabahattin Ali uzun yıllar eserleri görmezden gelinse de toplum içinde karşılığı olan her sanatçı gibi, yapıtlarıyla okurunun ilgisine mazhar olmuş. Ancak Varlık Yayınları’nın onun yok sayıldığı yıllarda külliyatını düzenli olarak yayınlamaya başlamasıyla birlikte daha geniş kitlelere de yayılmış.

Fakat neden üzerine bir film yapılmaz?

Sabahattin Ali tek bir tarz içinde birbirine benzer metinler üretmez. Öyküleri ve romanlarıyla bambaşka biçimler içinde kalem dolaştırır. Şiirleri ise bestelenmeye yatkın akılda kalıcılığıyla yıllar içinde çok daha geniş kalabalıklara ulaşmıştır. Melankoli, Leylim Ley, Aldırma Gönül, Ben Yine Sana Vurgunum…

41 yıllık yaşamı, halen nasıl olduğu bilinmez şekilde son bulan; kim tarafından öldürüldüğü geniş bir sis bulutu altında saklı kalmış, mezarı ailesi tarafından bile bilinmeyen bir kalem ustasını, bir yerden tanımaya başlamak için ‘Sabahattin Ali, Yol ve Ötesi’ oyununu izleyin.

Yok eğer sizin için iyi tanıdığınız bir isimse, zaten koltukta alkışlayanlar arasında olacaksınız.

Ben oyunu gala akşamı, dünyalar güzeli bir tiyatro salonu Ses 1885’de izledim. Ferhan Şensoy, Münir Özkul, Erol Günaydın, Tuncel Kurtiz adını sayamadığım bütün ustalar oradaydı!

Söyleyecek sözü olan bir oyun izledik.